07/11/2016
OECD verilerine göre, Türkiye, dünya genelinde manyetik rezonans görüntüleme uygulamasında birinci, bilgisayarlı tomografide ise sekizinci sırada yer alıyor.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütünün (OECD) son verilerine göre, Türkiye, manyetik rezonans görüntüleme (MR) uygulamasında dünya genelinde birinci, bilgisayarlı tomografide (BT) sekizinci sırada bulunuyor. Uzmanlar ise gerekmedikçe radyolojik yöntemlerin kullanılmasının yanlış olduğunu belirtiyor.
Türk Radyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Tamer Kaya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "tıbbın görünen yüzü" olarak ifade edilen X ışınlarının en yaygın kullanıldığı alanlardan birinin röntgen olduğunu, BT, ultrasonografi ve MR yöntemlerinin röntgeni izlediğini söyledi.
Bu yöntemler sayesinde, vücudun derinliklerindeki tüm dokuların en ince detayına kadar görüntülenebildiğini, tanının çok daha net konulabildiğini anlatan Kaya, girişimsel radyolojiyle de tedavi imkanı sağlanabildiğini vurguladı.
Türkiye'nin, bu yöntemlerin kullanım sıklığı açısından dünya genelinde ilk sıralarda yer aldığına işaret eden Kaya, "OECD'nin 'Avrupa Birliği Sağlık İstatistikleri ve Türkiye' başlıklı raporuna göre, Türkiye, dünya genelinde MR uygulaması sıklığında birinciydi. OECD'nin son açıkladığı verilere göre, bin kişiye düşen MR sıklığında Türkiye birinciliğini koruyor. MR kullanımında ikinci sırayı Almanya alırken, onu ABD, Fransa ve Lüksemburg izliyor." diye konuştu.
BT kullanımında Fransa'dan sonra ikinci olan Türkiye'nin, son verilere göre sekizinci sıraya gerilediğini bildiren Kaya, "Bin kişiye düşen BT kullanım sıklığında birinci sırada yer alan Estonya'yı, ABD, Lüksemburg, Fransa, Yunanistan, İzlanda, Belçika ve Türkiye izliyor." bilgisini verdi.
Kaya, sağlık hizmeti almak için başvuran vatandaşların, bu tür görüntüleme tetkiklerini yaptırmak için ısrarcı olduğunu dile getirdi.
Vatandaşların, bu tetkikler yaptırılmadığında yeterli hizmet alamadığını düşündüğünü anlatan Kaya, "Hekim, her ne kadar 'bu uygulamaların yapılmasının bulunduğu aşamada gerekli olmadığını' söylese de hasta tatmin olmuyor. Hastanın kendini iyi hissetmesini ve aldığı hizmete güven duymasını isteyen hekim de bir noktadan sonra mücadele edemiyor ve kimi zaman gerekli olmasa da tetkik isteyebiliyor." değerlendirmesinde bulundu.
Tetkik sayısının azaltılabilmesi için hastalarda bilgi düzeyinin artırılması gerektiğini belirten Kaya, şöyle devam etti:
"Hastalar, muayeneye daha çok zaman ayrılmasının, onlar için daha faydalı olacağını bilmeli. MR, klinisyenler için de kolay çözüm oluyor ve klinik hekimlik ihmal ediliyor. Gereksiz yere araştırma yapılması hem mali külfete yol açıyor hem de gereksiz operasyonlara neden olabiliyor. Bu durum ABD dahil birçok ülkede de söz konusu. Gereksiz MR'larda çok sayıda gereksiz tedaviye kapı açılıyor."
- "Gerekmedikçe radyolojik yöntemler kullanılmamalı"
Radyolojik tetkiklerin sağlığa olumsuz etkisinin, yararlarıyla kıyaslandığında önemsiz düzeyde olduğuna dikkati çeken Kaya, "X ışınları ve cep telefonlarında kullanılan enerjiler aynı gruba girer. Her ne kadar aynı enerji seviyesine ve aynı fiziksel özelliklere sahip olmasa da ikisi de aynı grupta yer alır ve zararı olmadığını söylemek mümkün değil. Gerekmedikçe kesinlikle radyolojik yöntemlerin kullanılması yanlıştır ancak gereklilik halinde şüphesiz uygulanmalıdır." dedi.
Röntgen, BT, anjiografi ve mamografide de X ışını kullanıldığını, en yüksek dozun BT'de bulunduğunu anlatan Kaya, hastalık belirtisi ya da daha önce bilinen hastalığın takibinin olmaması durumunda gereksiz yere tomografi yaptırılmasının da uygun bulunmadığını söyledi.
- "Mamografinin yararı, olası zararının çok üzerinde"
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Radyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşenur Oktay ise 8 Kasım 1895'te Wilhelm Conrad Röntgen tarafından X ışınlarının bulunduğunu ve bu günün, her yıl "Uluslararası Radyoloji Günü" olarak kutlandığını ifade etti.
Bu yılın temanın "meme radyolojisi" olarak belirlendiğini dile getiren Oktay, meme kanserinin, kadın kanserleri içinde görülme sıklığıyla birinci, kansere bağlı ölümler içinde ise ikinci sırada yer aldığını kaydetti.
Meme kanserinin tedavi başarısında erken tanının önemine işaret eden Oktay, radyolojik inceleme yöntemi mamografinin etkinliğinin kanıtlandığını vurguladı.
Meme hastalıklarında radyolojik yöntemlerin sık kullanıldığını belirten Oktay, bu yöntemlerle kuşkulu lezyonları saptama, iğne biyopsisiyle örnek doku alma, tedaviye yön verme ve tedavi sonrası izlem yapıldığını dile getirdi.
"Mamografi ve kanser riski" konusunun en sık sorulan sorular arasında yer aldığına değinen Oktay, "Mamografide kullanılan dozlar, göz ardı edilecek kadar düşük orandadır. Özellikle yeni teknolojiye sahip cihazlarda bu doz çok düşüktür. Mamografinin erken tanıyla sağladığı yarar, teorik olarak hesaplanan olası zararının çok üzerindedir. Bu nedenle günümüzde halen toplum taramasında kullanılan tek yöntemdir." diye konuştu.
Meme görüntülemesinde mamografinin yanı sıra ultrasonografi ve MR'ın kullanıldığını bildiren Oktay, ultrasonografinin genç hastalar, gebe ve emzirenler ile erkek hastalar, mamografinin ise yüksek riskli kadınlar ve diğer yöntemlerin sınırlı kaldığı seçilmiş kişilerde kullanıldığını kaydetti.