05/11/2017
Antalya'da gerçekleştirilen 38. Ulusal Radyoloji Kongresi'nde, radyolojinin tıbbın omurgası olduğu vurgulandı. Kongrede, Türkiye'nin radyoloji konusunda bulunduğu noktayı değerlendiren uzmanlar, MR tetkiki sayısında dünya birinci olduğumuzu belirtirken, bunun bir başarı olmadığını söyleyerek konu ile ilgili sorunları ve çözümleri dile getirdi.
Türk Radyoloji Derneği tarafından düzenlenen 38. Ulusal Radyoloji Kongresi’nde konuşan Türk Radyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Tamer Kaya: Türkiye’de nüfusa oranla radyolog sayısı az, ancak MR tetkiki sayısında dünya birincisiyiz. Bu durum bir başarı hikayesi değil, tetkik yorumlama sürecinde kaliteden taviz verilerek bir sayı artışının sağlanmasıdır. 1-2 dakikada tetkik okumak zorunda kalınması da sağlık hizmeti kalitesini olumsuz etkiliyor.
Kongre kapsamından düzenlenen basın toplantısında konuşan Kongre Bilimsel Kurul Başkanı Prof.Dr. Can Çevikol ise “Kongreler, Türk Radyolojisine çok yönlü bakabilmemizi sağlayan, meslektaşlarımızın bilgi ve deneyimlerini arttırmalarının yanı sıra, mesleki sorunlarımızı da ortaya koyup tartıştığımız organizasyonlardır. Bu yıl 38. Ulusal Radyoloji Kongresi bin 100 kişinin üzerinde bir katılımla gerçekleştirildi” şeklinde konuştu.
Kongrede iki önemli konunun ele alındığını ifade eden Prof. Dr. Çevikol, “Bunlardan ilki çoklu organ tutulumu yapan ve dolayısı ile tüm vücuda ait radyolojik bulguları olabilen sistemik hastalıklardır. Diğer ana konu ise son yıllarda giderek önemi artan, klinik durum ve hastaya göre en uygun görüntüleme yönteminin seçilmesi ile ilgili tetkik uygunluğu ve algoritma konusudur. Özellikle tanı için çok sayıda tetkik yapılmasının her zaman doğru olmayacağı, uygunsuz tetkik seçiminin hastalıkların tanısında gecikmeye yol açması yanında, ülkemizin ekonomik kaynaklarının kötüye kullanılması, hastanelerimizde yoğunluk artışı ve buna bağlı olarak meslektaşlarımızın iş yükünün artması ile sonuçlanıyor” diye konuştu.
Hastaların çok sayıda tetkik yapılmasının kendisi için iyi olduğunu düşündüğünü ifade eden Prof. Dr. Çevikol, aslında uygun ve gerekli tetkikin yapılması ile hızlı tanı konulmasının çok daha önemli olduğunu vurguladı.
Türk Radyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Tamer Kaya, radyologların sağlık hizmetlerinin omurgasını oluşturan, yüksek sorumluluk gerektiren bir faaliyetin içinde olduklarını kaydetti.
Bu şekildeki bir çalışma sürecinin, mesleki ve hukuksal birçok sorunu da beraberinde getirdiğini kaydeden Prof. Dr. Kaya, “Sağlıkta dönüşüm süreci, geniş anlamda büyük bir halk memnuniyeti ile karşılandı ve özellikle hekime ve sağlık hizmetlerine hızlıca ulaşmayı garanti ettiği için de yaygın bir kabul gördü.
Bugün, sağlık hizmeti almakta olan hastalarımız, dünya rekoru olarak nitelendirilebilecek bir sürede muayene olacağı hekime ya da sağlık kurumuna ulaşabilmektedir. Bu bir başarı mıdır? Bugün bu sorunun cevabının dikkatle ele alınması gerekiyor. Aslında bir başarı olarak nitelendirilebilecek bu durum, sağlık hizmetinin en önemli aşamalarından birisi olsa da, tek başına yeterli olmayıp sağlıklı bir sağlık hizmeti verilebildiğinin bir göstergesi değildir. Çünkü hekimin karşısına hızlıca çıkabilmek sorunları çözmüyor. Belki de bütün sorun burada başlıyor. Bu durum, büyük olasılıkla ülkemizin sağlık alanında başka bir alandaki birinciliğinin de nedeni olarak görülmelidir. MR tetkik sayısı” ifadelerine yer verdi.
Türkiye'nin MR'da dünya birincisi olduğunu belirten Prof. Dr. Kaya şöyle konuştu:
“Bu söylemin alana uzak kişiler tarafından yanlış anlaşıldığını da yeni fark ettim. Bu şekilde bahsedildiğinde bir başarı gibi anlaşılıyor. Bu bir başarı hikayesi değil, tetkik yorumlama sürecinde kaliteden taviz verilerek bir sayı artışının sağlanmasıdır. Bunun sonucun da verilen sağlık hizmetinin kalitesi olumsuz etkileniyor. Bu süreç sadece olağanüstü dönemler için geçerli olabilir. Normal bir dönemde bu durum, teknisyenlerimiz ve radyologlarımız için sürdürülebilir değildir. Acilen planlama yapılmalı ve tedbirler alınmalıdır.”
Bu konunda iki çözüm önerisi sunan Prof. Dr. Kaya, “Bunlardan birincisi tetkiklerin uygunluğudur. Bu başlık genel bir tanımla, bilişim olanaklarının tetkiklerin uygunluğu için denetleyici olarak kullanılmasıyla ilgilidir ve bu alanda son yıllarda dünya çapında önemli gelişmeler olduğu görülmektedir. İkinci çözümleyici olabilecek başlık ise halkımızın bilgilendirilmesidir. Bu konuda derneğimizin çalışmaları devam etmektedir. Öncelikle halkımızın anlayabileceği kısa öz yalın bir dille hazırladığımız ve radyoloji ile ilgili temel bilgileri, radyolojik tetkiklerle ilgili bilgileri kısa ve öz olarak anlatan bir radyoloji web sayfası yapım aşamasındadır. Bu konuda önemli bir aşama kaydettik. Bu hazırlığın halkımızın radyolojik tetkikler yönündeki beklentilerinin karşılıklarını görebilmeleri açısından tetkik yoğunluğu sorununa olumlu etki edebilecek önemli bir boşluğu dolduracağına inanıyoruz” dedi.
Fazla MR çekilmesinin büyük risk taşıdığının altını çizen Prof. Dr. Kaya, “Öncelikle ülkemizde MR aygıtı sayısı eskiden çok kereler dikkat çekildiği gibi çok değil artık. Nüfus başına düşen MR aygıtı sayısı OECD ülkeleri ortalamalarının altında. Bunun yanı sıra nüfusa oranla radyolog sayımız da oldukça az. Tüm bunlara rağmen yapılan MR tetkiki sayısında dünya birincisiyiz. Bu ne anlama geliyor. Amansız bir tetkik yoğunluğu. Bununla baş edebilmek zorunda kalıyoruz. Kamu hastanelerinde kurulu olan MR aygıtlarımızın kalitesi ile ilgili önemli bir sorun yoktur. Ancak tetkik talebi o kadar yüksek ki, tetkikler çok kısa zaman dilimlerine sıkıştırılmak zorunda kalınıyor. Bu da uygulamada özellikle MR aygıtlarında yapılmakta olan tetkiklerin parametrelerinin yetersiz olmasına neden oluyor. Hastaya ayrılan zamanın az olması, hem tetkiklerin tam olmaması nedeniyle toplam tetkik kalitesini, hem de sekansların kısa zamanda alınması nedeniyle görüntülerin kalitesini olumsuz etkilemekte. Sonuç olarak cihaz kalitesi ile ilgili önemli bir sorun olmasa da hasta yoğunluğunun bir yansıması olarak tetkik ve görüntü kalitesi olumsuz etkilenmekte” diye konuştu.
Hastaların muayeneye gelirken tetkik yaptırmak üzere geldiğini aktaran Prof. Dr. Kaya, “İstedikleri tetkiklerin yapılmaması hasta memnuniyetini azaltıyor. Bu durum da fazla ve gereksiz işlem yapılarak, tetkik yoğunluğunun artmasına ve radyologların tetkiklere yeterince zaman ayıramamalarına neden oluyor. Yapılan tetkikler, hastalar tarafından güvenilirliği oldukça yüksek olarak bilinen ve hasta memnuniyeti sağlayan testler olduğundan genellikle yeterli klinik değerlendirmeye tabi tutulamadığı halde hastalara bu tetkikler isteniyor. Klinisyen hekimlerin muayene için yeterli zamanları olmadığından bu sorun hızlıca radyolojik tetkiklerle çözülmek zorunda kalınıyor. Radyolojik tetkiklere başvurmadan önce yeterli klinik değerlendirme yapılmamış olması, klinik problemin ortaya konmasında ve hastanın hangi radyolojik tetkik yapılacağı konusunda yetersiz olan veriler, radyoloji bölümlerindeki iş yükünü arttırıyor. Bu hızlı ve yoğun tetkik çekim ve değerlendirme süreci ise radyolojik tetkiklerin kalitesini olumsuz etkilemekte” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Kaya, radyolojinin tıbbın gören gözü gibi olduğunun altını çizerek, “Bu göz gerçekten iyi çalışmadığı zaman tıbbı da duraksatabilir. Biz bugün tetkik yoğunluğu kapsamında bir veya iki dakikada tetkik okumak zorunda kalıyoruz. Filmi okuduktan sonra yazılan raporun sisteme sunulmasının çözülmesinin gerekiyor. Radyologlar olarak bu çözmeden sonraki adıma geçemeyiz. Alt sınırımız da belli olsun, MR tetkik sayısında dünya birincisiyiz. Bu kesin, mübalağa yok. Bu birinci negatif şey. Radyolog sayısında Avrupa ülkeleri arasında 3 katı daha düşüğüz. Tetkik yüksek, radyolog sayısı 3 kat düşük. Buna işlem yaparsanız iş yoğunluğu ortaya çıkar. Camia olarak bunu kanıksama durumuna geldik. Bir dakikada tetkik modundan çıkıp fabrika ayarlarına dönmeliyiz. Tetkiklerin standardını yazılı olarak ortaya koymalıyız. Hastalarımız şuan mevcut sistemden memnun. Belki sınırda ama memnunlar. Biz mutfak tarafındayız ve sıkıntının farkındayız” açıklamasını yaptı.
Bu sistemin meslektaşlarını hata yapmaya ittiğini işaret eden Prof. Dr. Kaya, gereksiz tetkiklerin hekimleri değil daha çok vatandaşı olumsuz etkilediğini bildirdi. Radyolog sayısının 4 bin olduğunu bu rakamın en az 3 kat artması gerektiğini işaret eden Prof. Dr. Kaya, “Avrupa'da 100 bin kişiye düşen radyolog sayısı 15 iken bizde 5-6 civarında. 10 dakikada bir tetkik okunması gerekirken 2 dakikaya indirgendiğinde bunun doğal sonucu bir anlamda tercih edilebilirliği düşürdüğü için sorgulanıyor. Dakikada bir sonuç verirseniz sorunu çözemiyorsunuz. Delik kovaya su dökmeye benziyor bu. Hastalarımız sağlık hizmetinden sonuç alabildikleri sürece beklentilerini daha da arttırıp daha çok müracaat ediyorlar” diye konuştu.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Radyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Erhan Akpınar da, Türkiye'de acil servislere başvuru sayısının yılda yüz milyonun üzerinde olup tanı ve tedavi sürecinde görüntülemenin önemli bir yere sahip olduğunu vurguladı.
Acil servise başvuran hastaların görüntülemesinde direkt grafi, ultrason ve bilgisayarlı tomografinin en sık kullanılan modaliteler olduğunu aktaran Prof. Dr. Akpınar, “Acil servis hastalarının radyolojik değerlendirmesi hızlı olması gerekmektedir. Hasta sayısının fazla olması, hayati tehdit eden hastalıkların bazılarında radyolojik bulguların belli belirsiz olabilmesi nedeniyle bu grup hastaların değerlendirmesi oldukça streslidir. Hasta başvurularının bir kısmı trafik kazası, düşme ve darp gibi travmatik sebepler olup baştan ayağa değerlendirme gerekebilmektedir. Değerlendirme süreci hangi hastaya tetkik yapılacağı, hangi tetkikin yapılacağı ve değerlendirme süreci sonrası ek inceleme gerekip gerekmediğini kapsamakta olup acil radyolojide çalışan radyolog ile hastayı tedavi eden klinisyen arasında sürekli iletişim ve işbirliği çok önemlidir. Ülkemizde de acil servisler içinde veya acil servise yakın radyoloji ünitelerinin ve sadece bu grup hastaların değerlendirmesinde görev alan acil radyologlar sayısı artmaktadır” ifadelerine yer verdi.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ankara Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Radyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Yiğit, günümüzde radyoloji ünitesine yolu düşmeyen, en az bir radyolojik tetkik yaptırmayan hemen hiç kimsenin kalmadığını kaydetti.
Radyolojik tetkiklere talebin arttığını, gerçekleştirilen tetkik sayılarının oldukça yüksek sayılara ulaştığını, günümüzde toplumun radyoloji ve radyolojik tetkiklerle ilgili doğru bilgilere erişiminin sağlanması için bir web sitesi projesi oluşturulduğunu dile getiren Doç .Dr. Yiğit, “Henüz tasarım ve içerik hazırlama işlemleri devam eden web sitesinde radyoloji ile ilgili genel bilgiler dışında kategorilere ayrılmış şekilde radyolojik tetkiklerle ilgili bilgiler, radyolojik tetkiklerin güvenliği ile ilgili konular ve radyolojiyle ilgili sık sorulan sorulara ilişkin yanıtlar yer alacaktır. Bu bilgiler doktorlara yönelik değil, doğrudan halka yönelik hazırlandığından, herkesin anlayabileceği basit bir dil ile hazırlanmasına özen gösterilmektedir. Hazırlanan içerik alanında deneyimli radyoloji uzmanları tarafından gözden geçirilmiş bilgiler olacaktır ve içeriğin zaman içerisinde zenginleştirilmesi ve sürekli güncelleştirilmesi planlanmaktadır” dedi.
Türk Radyoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Tuncay Hazırolan ise, radyolojinin tıbbın unutulan değil ama çok da öne çıkmayan gizli kahramanı olduğunu nitelendirdi.
Hangi bölüme gidilirse gidilsin nasıl şikayet olursa olsun radyoloğun tanı koyduğunun altını çizen Prof. Dr. Hazırolan, “Bu tanının doğru konmasında çalışma ortamı, kullanılan cihaz ve günlük performans sayısının ideal düzeyde olması gerekir” diye konuştu.