Verem, Mycobacterium Tuberculosis adlı mikrop ile oluşan bulaşıcı bir hastalıktır. Halk arasında İnce Hastalık olarak da bilinir. Verem mikrobu, güneş görmeyen ortamlarda havada uzun süre canlı kalabilir. Güneşin ultraviyole ışınları verem mikrobunu kısa sürede öldürür. Verem ciddi bir halk sağlığı sorunudur.
Bu hastalığa neden olan bakteri R.Koch tarafından 24 Mart 1882 tarihinde bulunmuştur ve bu nedenle bakteri Koch basili adı ile de bilinir. Dünya nüfusunun üçte biri verem mikrobuyla karşılaşmıştır.
Verem mikrobu vücuda girdikten sonra aylarca-yıllarca hastalık yapmadan kalabilir. Bu dönemde vücudun oluşturduğu savunma, mikropları hapseder, sessiz şekilde tutar. Buna verem enfeksiyonu ya da kişinin enfekte olması diyoruz. Kişi, kendisinin enfekte olduğunu genellikle bilmez. Bu dönemde mikroplar bir anlamda hapsedilmişlerdir.
Vücuttaki verem mikropları aktif hale gelirse hastalık yaparlar. Hastalık ciddidir. Tedavi edilmediği sürece, tuttuğu organda ya da organlarda hasar yapar, bu hasar giderek artar ve öldürücü olabilir.
Mikropların vücuda girdikten sonra hastalık yapma süresi farklılıklar gösterir. Vücut direnci düşükse, hızla hastalık gelişebilir. Ya da yıllar sonra hastalık gelişebilir. Mikrop alıp enfekte olanların yaklaşık %10'u yaşamlarının herhangi bir döneminde hastalanırlar.
Verem hastalığının belirtileri, genel yakınmalar ve akciğere özgü yakınmalar olmak üzere iki grupta toplanabilir. Genel yakınmalar, özellikle akşama doğru yükselen ateş, gece terlemesi, kilo kaybı, iştahsızlık ve halsizliktir. Akciğere özgü yakınmalar ise iki haftadan uzun süren öksürük, balgam çıkarma, değişken miktarlarda kan tükürme, göğüste ağrı ve nefes darlığıdır.
Yakınmalar genellikle hafif başlar, yavaş ilerler. Hastalar bu yakınmaları başka nedenlere bağlayabilir ve doktora geç gidebilir. Bu durum hastalığın daha çok yayılmasına ve tutulan organın daha fazla tahrip olmasına neden olur. Bu arada hasta çevresine mikrop saçar ve daha çok kişinin infekte olmasına neden olur. Bu nedenle özellikle iki haftadan uzun süren öksürük ve diğer yakınmaları olan kişilerin en kısa zamanda sağlık merkezine başvurmaları gereklidir.
Verem, solunum yoluyla bulaşır. Hasta kişilerin öksürmesi, hapşırması, konuşması ile solunum yolu salgıları damlacık şeklinde havaya atılır. İçinde verem mikrobununda bulunduğu bu damlacıkların solunması ile sağlıklı bireyler infekte olur. İnfekte olan her kişide mutlaka hastalık gelişmez. Alınan mikroplar kişiyi hastalandırmaksızın vücutta saklı kalır ve vücut direncinin düştüğü bir anda hastalık oluşturur.
Hastalık gelişme riskinin en yüksek olduğu dönem vücuda mikrop girdikden sonraki ilk iki yıldır. Bulaşma açısından en riskli kişiler hastayla uzun süre aynı ortamda bulunan aile bireyleri ve yakın çalışma arkadaşlarıdır. Kaşık, çatal, bardak gibi yemek gereçleri, giysiler, çarşaflar gibi eşyalarla bulaşma olmaz.
Vücut direncinin düşük olduğu kişilerin verem olma riski diğerlerine göre daha fazladır. Yüksek verem hastalığının yaygın olduğu yerde yaşamak, verem mikrobuyla karşılaşma olasılığının yüksek olması, karşılaşma süresinin uzun olması, intrensek (kişisel) duyarlılığın yüksek olması ve verem hastası ile yakın temas öyküsünün olması verem gelişme riskini artıran durumlardır.
Vücut dirençleri diğerlerine göre düşük olan kişiler şunlardır :
Verem solunum yoluyla bulaştığından sıklıkla akciğerlerde hastalığa neden olmakla birlikte, mikroplar solunum yoluyla alındıktan sonra kan ve lenfatikler yoluyla vücudun diğer tüm organ ve dokularına yayılabilmekte ve lenf bezleri, kemik, beyin, akciğer zarı, kalp zarı, böbrek ve daha birçok organda daha nadir olarak hastalık ortaya çıkabilmektedir.
Veremin kesin tanısı bakteriyolojik olarak konulur. Hastanın değerlendirilmesinde kapsamlı bir tıbbi yaklaşım gerekir. Verem hastalığının tanısı, tedavisi ve takibi ülkemizde yaygın olarak bulunan verem savaş dispanserleri tarafından ücretsiz olarak yapılmaktadır.
Hastanın öyküsü, fizik bulguları, akciğer filmi, tüberkülin deri testi ve interferon gama salınım testi ile hastalıktan şüphelenilir ve bakteriyolojik ya da histolojik inceleme ile tanı kesinleştirilir.
Hastanın yakınmaları ve akciğer film bulguları ile hastalıktan şüphelenilir.
Hastalarda şu yakınmalar olabilir :
Yakınmalar genellikle hafif başlar ve yavaş ilerler. Bu nedenle, birçok hasta doktora başvurmakta gecikir. Bazıları da yakınmalarını sigara ya da başka bir nedene bağlar. Doktora başvuru gecikince, hastalık akciğerleri ya da tutulan diğer organları tahrip eder. Yanlış teşhis ve yanlış tedaviler de hastalığın ilerlemesine neden olur; aynı zamanda çevresine mikrop saçmayı sürdürmesine yol açar. Özellikle öksürük ve diğer yakınmaları olan hastaların gecikmeden verem savaşı dispanseri ya da göğüs hastalıkları uzmanına başvurmaları gerekir.
Hastanın yakınmaları ve akciğer film bulguları hastalıktan şüphelenmeyi sağlar. Şüphelenilen hastalarda kesin verem tanısı mikroskopta basilin gösterilmesi ve besiyerinde basilin üretilmesi ile konur. Hastadan alınan balgam ya da nadiren diğer örnekler bu amaçla laborutavarda incelenir ve tanı kesinleştirilir. Verem savaşı dispanserlerinde tanı işlemleri, tedavi, ilaçlar ve takip ücretsizdir.
Verem hastalığında görülen başlıca bulgular şunlardır :
Verem mikrobuna karşı etkili olan güçlü ilaçların bulunmasından önce, tedavinin temelini iyi beslenme, istirahat ve uzun süreli sanatoryum tedavisi oluştururdu. Günümüzde verem mikrobunu öldüren çok güçlü ilaçlar vardır. Tedavi süresi en az 6 aydır. Bu süre gerekli durumlarda hekim tarafından daha da uzatılabilir.
Bu gün verem tedavisi için etkili, yan etkisi az ve ucuz 5 tane ana ilaca sahibiz. Bu ilaçlar ülkemizde verem savaşı dispanserleri tarafından hastalara ücretsiz olarak verilmektedir. Tedavinin başlangıcında bu ilaçların 4 tanesi kullanılır. Tedavinin ilk iki ayından sonra ilaç sayısı azaltılmaktadır. Tedavinin her gün düzenli bir şekilde alınması çok önemlidir. Düzenli tedavi hem hastanın iyileşmesini sağlar, hem de bulaşıcılığı hızla önleyerek toplum sağlığını korur.
Doğrudan gözetimli tedavi (DGT), hastalara her doz ilacın, bir görevli tarafından içirilmesidir. DGT’ye gerek duyulmasının temel nedeni, hastaların bir kısmının en 6 ay sürecek bir tedaviyi düzenli sürdürememesidir. Hangi hastanın tedavisini düzenli kullanıp kullanamayacağı öngörülemeyeceğinden tüm verem hastalarına DGT yapılması gereklidir. Ülkemizde birçok ilde DGT yapılmaktadır. Bu illerde hastaların ilaçları evlerine en yakın sağlık kuruluşu tarafından gözetim altında içirilmektedir.
Verem kesinlikle iyileşebilen bir hastalıktır. İlaçlarını önerilen şekilde aksatmadan, yeterli süre içen hastaların hemen hepsi başarıyla tedavi edilir.
İlaçlarını düzenli kullanmayan hastalar iyileşemez. Ayrıca vücutları İlaca dirençli olan bazı verem hastaları bilinen temel ilaçlarla iyileşmez.
Verem mikrobuna etkili olması beklenen bir ilacın etki etmemesi “ilaç direnci” olarak tanımlanır. İlaç direncinin en büyük nedeni önerilen tedavinin düzenli kullanılmamasıdır. Verilen ilaçlar her gün içilmez veya bir kısmı içilip kalanı unutulur içilmez ise direnç gelişir. Bu durumda ilaçlar verem mikrobunu öldüremez ve hastalık devam eder.
Bu durumdaki hastalar ancak yan etkileri çok daha fazla olan, uzun süreli kullanım gerektiren (yaklaşık 2 yıl), pahalı olan ikinci grup ilaçlarla tedavi edilebilir. Bu hastalarda bazen ameliyat da gerekebilir.
Çocuklarda özellikler 5 yaş altındaki çocuklarda verem mikrobunu aldıktan sonra hastalık geliştirme riski erişkinlere göre çok daha yüksektir. 2-3 haftadan uzun süren öksürük, ateş, gece terlemesi, halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı gibi yakınmaları olan çocukta verem akla gelmelidir. Ancak bazen bu yakınmalar erişkindeki kadar belirgin olmayabilir.
Verem olduğunu düşündüren yakınmaları olan çocukta, akciğer grafisi bulguları ve tüberkülin cilt testi de pozitif ise kuvvetle verem düşünülür. Çocuğun veremli bir erişkinle teması olması da önemlidir. Verem düşünülen çocukta mutlaka aile taraması yapılmalıdır. Çocuk balgam verebiliyorsa balgam örneği ya da yutulan balgamları incelemek için mide suyu incelemesi yapılabilir.
Verem hastasının ailesine verem mikrobunu bulaştırma olasılığı çok yüksektir. Çünkü, aynı havayı en uzun süre paylaştığı kişiler aile bireyleridir. Bu nedenle, verem tanısı kesinleşince, bütün aile bireyleri ve hasta ile aynı havayı paylaşan işyeri ya da başka ortamdaki kişiler verem savaşı dispanserinde muayene için çağrılırlar. Buna temaslı muayenesi denilir.
Temaslı muayenesi, eğer hastanın yakınlarında da hastalık varsa erkenden tanı koymayı sağlar. Ülkemizde hastaların yüzde 8-9'una temaslı muayenesi ile tanı konulmaktadır. Hasta olmayan ve risk taşıyanlara da koruyucu tedavi verilir. Koruyucu tedavi eğer düzenli kullanılırsa, mikrobu almış kişilerin hastalanmasını yüzde 90'a varan oranda önler.
İstirahat, beslenme, ve hava değişimi gibi unsurların verem tedavisinde çok önemli yeri olmadığı gösterilmiştir. Verem ilaçları bulunmadan önce bu konulara çok önem verilmekteydi. Ağır işlerde çalışanların hastalıklarının durumuna göre bir müddet istirahat etmeleri gereklidir.
Veremde koruyucu tedavi infeksiyona yeni yakalanmış fakat henüz hasta olmamış kişilerin hastalanmasını önlemek için yapılır. En çok kullanıldığı kişiler 15 yaş altında olup evinde mikrop saçan bir kişi bulunan çocuklardır. Bu tedavi 6-12 ay süreyle İsoniazid adlı ilaçla yapılır.
Hastaların bulaştırıcılıkları kalmayıncaya kadar hastanede kalmaları daha doğrudur. Fakat ağır hastalar dışında tedavi ayaktan da yapılabilir. Önemli olan ilaçların düzenli kullanılmasıdır. Tedavinin başlangıç döneminde (ilk iki ay) ilaçların gözetimli olarak düzenli kullanılması sağlanırsa tedaviye ayaktan da başlanabilir.
Veremli hastaların tedavilerinin en iyi takip edileceği yer Verem Savaşı Dispanserleri 'dir. Göğüs Hastalıkları Klinikleri ve Göğüs Hastalıkları uzmanları da hastaları takip edebilir. Fakat hastanın yakın takibi , yakınlarının taranması , ilaçların ücretsiz ve düzenli sağlanması açısından Verem Savaşı Dispanserleri devrede olmalıdır. Zaten bütün verem hastalağına yakalananların İl Sağlık Müdürlüğü aracılığı ile hastanın oturduğu bölgedeki Verem savaşı Dispanserlerine bildirimi yasa ile zorunlu kılınmıştır.
BURADA YAZANLAR BİLGİLENDİRME AMAÇLIDIR , TEŞHİS ve TEDAVİ İÇİN KULLANILAMAZ.
TEŞHİS ve TEDAVİ İÇİN UZMAN DOKTORA BAŞVURULMASI GEREKLİDİR. |