Zatürre ya da tıbbi adıyla pnömoni akciğer dokusunun iltihaplanmasıdır. Bakteriler başta olmak üzere virüsler, mantarlar, çeşitli mikroorganizmalar ve nadiren parazitler zatürreye yol açabilir. Tipik belirtiler arasında öksürük, göğüs ağrısı, ateş ve nefes darlığı yer alır.
Akciğerde meydana gelen bu enfeksiyon, alveol adı verilen havayla dolu küçük akciğer keseciklerine iltihap hücrelerinin birikmesine ve yine bu alana kan damarlarından gelen serumun dolmasına neden olur. İçleri iltihap hücreleri ve serum sıvısı ile dolan, hava içeriğini kaybeden alveoller oksijen alış-veriş işlevini yapamaz yani solunum işlevini yerine getiremezler. Eğer zatürre yaygın ise kanda oksijen düzeyi azalabilir ve hastada solunum yetersizliği görülebilir.
Zatürre dünyada ve ülkemizde sık görülen ve en fazla ölüme neden olan enfeksiyon hastalıkları arasındadır. Türkiye'de ölüm nedenleri arasında 5. sırada, infeksiyonlara bağlı ölümler arasında ise 1. sırada yer almaktadır. Özellikle bebeklerde, çocuklarda, yaşlılarda ve bilinen başka hastalığı olan kişilerde zatürre daha ağır ve ölümcül seyredebilir.
Zatürre tedavi yaklaşımı açısından klinik olarak tipik ve atipik (tipik olmayan) zatürre olmak üzere başlıca iki gruba ayrılarak değerlendirilebilir.
Tipik zatürre, genellikle üşüme-titreme, 39-40 dereceye varan yüksek ateş, öksürük, kirli, iltihaplı (yeşil, sarı, pas rengi) balgam çıkarma ve yan ağrısıyla ani olarak ortaya çıkar. Atipik formlarda ise, sinsi bir başlangıç söz konusudur. Birkaç gün devam eden iştahsızlık, halsizlik, eklem ve kas ağrılarını takiben kuru öksürük, ateş yükselmesi, bulantı, kusma, baş ağrısı gibi belirtiler görülebilir.
Çocuklarda zatürre belirtileri çocuğun yaşına ve zatürreye yol açan etkene göre değişim gösterebilir. Zatürresi olan çocuklarda bazen tek bulgu hızlı soluma olabilir. Zatürre akciğerlerin karna yakın alt kısımlarını etkilediğinde, solunum sistemi ile ilgili hiçbir bulgu olmaksızın çocuklarda sadece ateş, karın ağrısı ve kusma şikayeti olabilir. Öksürük balgam, hızlı soluma nefes darlığı, çekilmelerin varlığı (göğüs kafesinin altındaki ve kaburgaların arasındaki kasların her nefes alma ile içeri çekilmesi), göğüs ağrısı, baş ağrısı, kas ağrısı, azalmış aktivite, büyük çocuklarda iştah azlığı ya da küçük çocuklarda beslenememe, kusma, karın ağrısı, nadiren dudaklarda ve tırnaklarda morarma diğer belirtilerdir. Nefes darlığı, hızlı nefes alıp verme, ateşin 38.9 dereceden, 6 aydan küçük çocuklarda ise 38 dereceden yüksek olması durumlarında doktora başvurulmalıdır.
Hastanın yakınmaları zatürreyle uyumlu ise, genellikle yapılan muayene ve akciğer röntgenindeki bulgularla tanı konulabilir. Gerekli durumlarda kan ve balgam tahlilleri yapılabilir. Zatürre bazen grip, soğuk algınlığı ve bronşit gibi hastalıklarla karışabilir. Bu gibi hastalarda, ateşin üşüme-titremeyle yükselmesi ve 39-40 dereceye kadar çıkması, hastanın genel durumunun bozulması, hastalığın ağır seyredip uzun sürmesi, koyu renkli, kanlı balgam ve göğüs ağrısının eşlik etmesi durumunda, mutlaka zatürre olasılığı dikkate alınarak araştırma yapılmalıdır.
Birçok vakada zatürre evde tedavi edilebilir. Ağır olguların, yaşlı hastaların, oksijen tedavisi veya yoğun bakım desteği gerektiren hastaların hastaneye yatması gerekir. Tedavi hastaya göre değişir. Tedaviye erken başlandığında ve ayaktan tedavi edilebilen olgularda, sonuçlar yüz güldürücüdür. Ancak, teşhis ve tedavisi gecikmiş, ağır zatürre olgularında ölüm oranı yüksektir.
Zatürre çoğunlukla hastanın kendi ağız, boğaz veya sindirim kanalında bulunan mikropların akciğere ulaşması ile ortaya çıkar. Bazı zatürre türlerinde ise hasta kişiden sağlam kişilere yakın temas sonucu bulaşma riski vardır. Hasta kişilerden öksürük, aksırık ya da konuşma sırasında havaya yayılan damlacıkların doğrudan solunması yoluyla gerçekleşir. Bu nedenle kalabalık yerler, kapalı alanlar toplu halde yaşanan okul, yurt ve askeriye gibi ortamlarda zatürrenin bulaşma olasılığı artar. Soğuk algınlığı kadar bulaşıcı değildir ancak nadiren salgın şeklinde ortaya çıkabilir.
Sağlıklı bireylerde hastalığa neden olmayan mikroplar vücut savunması zayıf düştüğünde zatürreye neden olabilir. Zatürrenin ortaya çıkmasında kişinin vücut direncini azaltan risk faktörleri önemli rol oynar.
Hastalığın gelişimini kolaylaştıran çok sayıda risk faktörü vardır. İleri yaş, sigara-alkol kullanımı, öksürük refleksinin bozulmasına ve bilinç kaybına neden olan hastalıklar, kusma, geçirilmiş uzun süren ameliyatlar ve grip salgınları en sık rastlanan risk faktörleridir. Ayrıca akciğer, kalp, böbrek, karaciğer ve sinir sistemi hastalıkları, şeker hastalığı, yutma güçlüğü yapan hastalıklar, bağışıklık sistemini etkileyen AIDS, kan ve lenf bezi kanserleri gibi müzmin (kronik) hastalıklar da zatürre gelişimi için risk oluşturur. Bu nedenle saydığımız risk faktörlerinden korunmak mümkün olursa zatürre gelişimi de önlenebilir.
Zatürre ihmal edilmemesi gereken bir sağlık sorunudur. Erken teşhis edilmesi ve gecikmeden tedaviye başlanmasının ölümleri azalttığı bilinmektedir. Hastanın yakınmaları zatürreeyle uyumlu ise, genellikle yapılan muayene ve akciğer röntgenindeki bulgularla teşhis konulabilir. Gerekli durumlarda kan ve balgam tahlilleri yapılabilir.
Zatürre bazen grip, soğuk algınlığı ve bronşit gibi hastalıklarla karıştırılabilir. Bu gibi hastalarda, ateşin üşüme-titremeyle yükselmesi ve 39-40°C’ye kadar çıkması, hastanın genel durumunun bozulması, hastalığın ağır seyredip uzun sürmesi, koyu renkli, kanlı balgam ve göğüs ağrısının eşlik etmesi durumunda, mutlaka zatürree olasılığı dikkate alınarak araştırma yapılmalıdır.
Birçok vakada zatürre evde tedavi edilebilir. Ancak zatürre gecikmeden tanı konması ve tedaviye başlanması gereken bir hastalıktır. Teşhis ve tedavisi gecikmiş, ağır zatürre olgularında ölüm oranı yüksektir. Bu hastalarda tedaviye gecikmeden başlanması, özellikle yaşlı hastalarda iyileşmeyi olumlu yönde etkiler. Zatürre hastanın yaşına, hastalığın ağırlığına, başka bir hastalığının bulunup bulunmamasına göre evde ya da hastanede tedavi edilebilir. Evde bakım şartları uygun olmayan ve ilaçlarını düzenli kullanamayacak hastalar hastanede tedavi edilmelidir.
Zatürrede tedavi süresi hastalığın başlangıçtaki şiddetine, neden olan mikrobun özelliğine, eşlik eden hastalığın olup olmamasına ve kişinin tedaviye yanıtına göre değişir. Genel olarak ateşin düşmesini takiben 5-7 gün daha antibiyotiğe devam edilmesi önerilir, ancak ağır zatürre olgularında tedavi süresi uzatılabilir.
Bu hastalarda zatürre tedavisi ile birlikte eşlik eden hastalıklara yönelik tedaviler, destekleyici tedaviler ve istirahat önerilir. Ağır olgularda, yaşlı hastalarda oksijen tedavisi, yoğun bakım ve solunum desteği uygulanabilir.
Zatürreden korunmak için zatürre oluşumunu kolaylaştıran risk faktörleri düzeltilmelidir. Akciğer, kalp, böbrek, karaciğer, şeker hastalığı gibi kronik hastalıklar uygun şekilde takip edilerek tedavi edilmelidir. Sigara, alkolün bırakılması, ağız ve mide içeriğinin solunum yollarına kaçmasına neden olan risk faktörlerinin azaltılması önerilir.
Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi, stresten kaçınma, dengeli beslenme ve hijyenik önlemler zatürreden korunmada önemlidir. Zatürre gelişimini kolaylaştıran grip salgınları sırasında kalabalık ortamlardan kaçınılması ve maske kullanılması önerilir. Özellikle zatürre gelişimi açısından yüksek risk taşıyan kişilere ve bu kişilerle teması olanlara aşı yapılmalıdır.
Grip virüsünün direk kendisi veya diğer mikroplara bağlı zatüre gelişimini kolaylaştırıcı özelliği nedeniyle zatüreye neden olabilir. 65 yaşın üzerindeki hastalarda gripten ölümler grip sonrası gelişen bakteriyel enfeksiyonlar ve kalp yetmezliğine bağlıdır. Zatürre ve buna bağlı ölümlerin önlenmesi için grip salgınlarının önlenmesi gerekir. Bu nedenle grip aşıları zatürre gelişimi açısından yüksek riskli kişilere yılda bir kere uygulanabilir. Bu aşılar 1 yıl süreyle koruma sağlar. Yumurta alerjisi olanlar dışında aşı oldukça güvenilirdir.
Zatürre-Pnömokok aşısı da zatürre açısından yüksek risk taşıyan hastalara bağışıklığı artırmak amaçlı önerilir. Pnömokok aşısının koruyuculuğu 7-10 yıl devam eder. Beş yıl sonra bir kere tekrarı yapılabilir, daha fazla tekrarı önerilmez. Aşı oldukça güvenilirdir ve ciddi yan etkilere sık rastlanmaz.
Zatürre belirtisi olan veya zatürre tanısı konulan bir hasta erken tedavi edilmezse ölüm riskiyle karşı karşıya kalabilir. Zatürre tedavisi yapılmadığı sürece ölüm riski yüksek olan bir hastalık türüdür. Zatürre tedavisine geç kalındığında üst solunum yolu hastalıklarına, kalp hastalığına, şeker, karaciğer, kanser, boğaz hastalıkları, yutkunma güçlülüğü gibi birçok hastalıklara sebep olabilir.
Uygun bir tedavi ile bu hastalık çoğu zaman düzelir ancak yaygın ve ağır olduğunda hastaneye, hatta yoğun bakım bölümüne yatmak, bazen de göğsünden bir tüp aracılığıyla (Toraks Tüpü) o iltihabi sıvıyı boşaltmak gerekebilir.
Esasen akciğerin en uç yapısını oluşturan ve havadaki oksijenin vücuda girdiği bölge olan hava kesecikleri yaygın olarak iltihaplanmıştır. Bu durumda hastaların dörtte birinde göğüs boşluğunda iltihabi bir sıvı toplanması görülebilir (zatülcenp, sulu zatürre). Genellikle mikroplar ve virüsler bu durumu yapar ancak bazı ilaçların, radyoterapinin yan etkisi olarak da görülebilir. Eşlik eden bazı romatizma türü hastalıklar bu duruma yol açabilir.
İkinci Dünya Savaşı'nın sonuna kadar zatürre, tüberkülozla beraber insanlık alemindeki en yaygın ölüm sebebidir. 1950'lerden sonra penisilinin dünya üzerinde kullanıma girmesiyle zatürreden ölümler önemli ölçüde azalmıştır. Bunda çeşitli aşıların da önemli rolü vardır. Ancak halen yine de dünyada ülkeden ülkeye fark göstermekle beraber; 5. veya 6.ölüm nedenidir. Bebekler ve yaşlılarda, bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde hâlâ en önemli nedenlerin başında gelmektedir.
BURADA YAZANLAR BİLGİLENDİRME AMAÇLIDIR , TEŞHİS ve TEDAVİ İÇİN KULLANILAMAZ.
TEŞHİS ve TEDAVİ İÇİN UZMAN DOKTORA BAŞVURULMASI GEREKLİDİR. |