Hepsi birbirinden güzel, en komik fıkraları, en güzel fıkraları, daha önce hiç duymadığınız fıkraları sizin için bir araya topladık. Bu fıkraları okurken gülecek, gülerken düşüneceksiniz.
Nasreddin Hoca tıraş olmak için berbere gider. Berber koltuğuna oturduktan bir süre sonra ustanın dükkanda olmadığını anlar. Onun yerine, yardımcısı olan berber çırağı bakmaktadır. Ama artık iş işten de geçmiştir. Çünkü berber çırağı çoktan Hocayı tıraş etmeye başlamıştır.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Bardaktan boşanırcasına yağmur yağdığı bir gün Nasreddin Hoca, yağmurun yağışını pencereden seyretmektedir. Bir de bakar ki komşusu ıslanmamak için yağmurdan kaçıyor.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Temel gemi ile seyahat ederken, gemi fırtınaya yakalanır ve parçalanarak batar.
Bir İngiliz, bir Fransız, bir de Temel gemiden kurtularak ıssız bir adaya çıkarlar.
Aylarca mahsur kalıp kurtarılmayı beklerler ama kimse onları kurtarmaya gelmez.
Bir gün, hep beraber adayı dolaşırlarken sihirli lambayı bulurlar.
Lambadan çıkan cin, üçüne de birer dilek hakkı verir.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Adamın birisi doktora gitmiş.
Doktor şikayetini sorunca, heyecanlı bir şekilde söylemiş :
─ Karnım atıyor benim !
Doktor, duyduğuna şaşırarak sormuş :
─ Nasıl yani ?
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Sıcak bir yaz gününde mahallenin çocukları, çeşme havuzunun etrafında toplanırlar. Serinlemek için bacaklarını havuzun içine sokarlar. Bu sırada, Nasreddin Hocanın havuzun yanından geçtiğini fark ederler. Çocuklar birbirlerine bakıp gülüşerek Hocaya bir şaka yapmaya karar verirler.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Nasreddin Hoca, bahar mevsiminde, bir çınar ağacının altında arkadaşlarıyla birlikte oturmuş, bir taraftan çay içip bir taraftan da sohbet ediyordu. Arkadaşlarından birisi Hocanın bilgisini imtihan etmek ister.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Üç kafadar birlikte balık tutmaya gitmişler. Hep beraber gülerek, eğlenerek balık tutmuşlar. Tuttukları balıkların birazını pişirip yemek için, çalı çırpı toplayıp ateş yakmışlar. Balıklar yakılan ateşte pişerken sohbet etmeye başlamışlar.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Adamın biri sihirli lambayı bulmuş.
Lambadan çıkan cin adama sormuş :
─ Dileğin nedir ?
─ Ne dilersen dile benden.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Nasreddin Hocanın Konya'da bir arkadaşı varmış. Ticaretle uğraşan arkadaşı sık sık Akşehir’e gelir, her gelişinde Hocanın evine uğrarmış. Hocanın evinde yer, içer, yatar sonra da memleketine gidermiş.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Kadının birisi doktora gitmiş.
Doktor kadına şikayetini sorunca başlamış anlatmaya :
─ Sürekli ağrılarım oluyor.
─ Kollarım, bacaklarım, hele de sırtım, akşam oldu mu başlıyor ağrımaya.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
95 yaşında yaşlı bir adam doğumhanenin kapısında beklemektedir.
Doğumhaneden çıkan doktor, yaşlı adama şöyle bir bakındıktan sonra sorar :
─ İçeride doğum yapan bayanın yakını mısınız ?
Yaşlı adam cevap verir :
─ Evet, eşiyim ben onun.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Nasreddin Hoca evinde otururken komşusu telaşlı bir şekilde Hocanın kapısının çalmış.
Hoca, kapıyı açınca komşusuna sorar :
─ Buyur komşu.
─ Hayrola, nedir bu telaşın ?
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Temel bir gün, yağmurlu havalarda evinin damı akmasın diye, çatıdaki kiremitlerin kırık olanlarını değiştiriyormuş.
Kiremitleri değiştirirken birden ayağı kayarak çatıdan aşağıya düşmüş.
Temel’i aşağıya düşmüş halde gören komşuları hemen Temel'in yanına koşarak onu yerden kaldırmışlar.
Temel, komşularının şaşkın bakışları altında, kıyafetlerine bulaşan tozları temizlemiş.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Bir kadınla bir adam ayrı ayrı arabalarında giderlerken çarpışırlar.
İkisinin de arabası mahvolur ama şans eseri ikisi de hiç yara almadan kurtulur.
Arabalarından sürünerek çıkarlar ve kadın adama bakıp :
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Nasreddin Hoca ateş yakacaktır. Hanımı da Hocayı dikkatle izler.
Nasreddin Hoca, duvarda asılı olan körüğü alır ve ateşi körüklemeye başlar. Biraz uğraştıktan sonra ateşi yakar.
İşini bitirince körüğün ağzını sıkıca tıkayarak tekrar yerine asar.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Bir gün tımarhanenin birinde doktorlar, akıllanan deli var mı diye kontrol emek için tüm delileri bir araya toplayıp, tımarhanenin duvarına bir otobüs resmi çizmişler.
Doktorlar, delilere otobüs resmini göstererek şöyle demişler :
─ Bu otobüse binenler taburcu edilerek dışarı salınacak.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Bir gün tımarhanenin birinde doktorlar, tımarhaneyi gezip akıllanan deli var mı diye kontrol ediyorlarmış.
Bir sürü koğuş gezmişler fakat hiç akıllanan bir deli bulamamışlar.
En sonunda bir koğuşa girmişler.
Bakmışlar ki bütün deliler zıplıyor.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Günün birinde Nasreddin Hoca pazara gitmek için eşeğine biner. Bir süre gittikten sonra eşek huysuzlanır ve hoplayıp zıplamaya başlar. Eşeği bir türlü zaptedemeyen Hoca sonunda eşekten düşer.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Delinin birisi tımarhaneden taburcu edilecekmiş.
Doktorlar iyileştiğinden emin olmak için son defa kontrol etmek istemişler.
Bir odada, deliye sorular sormaya başlamışlar.
Doktorlardan biri deliye sormuş :
─ Elin nerede ?
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Bir gün Nasreddin Hoca yolda yürürken, genç bir adam arkadan ensesine okkalı bir tokat atar.
Hoca tokatın etkisiyle sendeleyip kendini zor toparlamış.
Nasreddin Hoca hiddetlenerek genç adama sormuş :
─ Ne cüretle vuruyorsun !
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Yaşlı bir teyze boğazı ağrıdığından, genç bir komşusunu yanına alarak muayene olmak için doktora gider.
Doktor yaşlı teyzeye sorar :
─ Teyze sende guatr var mı ?
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Tımarhanede yeni göreve başlayan bir doktor, odasının penceresinden tımarhane bahçesini seyrediyormuş.
Bir de bakmış deliler sıraya girmiş, bahçe duvarındaki bir delikten sırayla dışarı bakıyorlar.
Merak ederek bir tımarhane çalışanını çağırıp sormuş :
─ Ne yapıyor bunlar orada ?
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Nasreddin Hocanın hanımı gündüzleri hep komşuları tarafından ev oturmalarına davet edilir, o da hiçbir daveti geri çevirmezmiş.
Kimsenin gönlünü kırmaz, bütün davetlere gidermiş.
Nasreddin Hocanın Hanımının çok gezmesi, Hocanın bir komşusunun dikkatini çekmiş.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Nasreddin Hoca çok sıcak bir yaz günü, tam da güneşin en tepede olduğu öğle vakti, komşu köye gitmek için yola çıkar. Bir yandan güneş tepeden yakarken, diğer yandan da susuzluktan içi kavrulur. Dili, damağı birbirine yapışmak üzereyken, yolunun üstünde bir çeşme bulur. Fakat birisi, su boşa akmasın diye çeşmenin oluğuna ağaç parçası tıkamıştır.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Bir tımarhanede doktorlar, iyileşen var mı diye delileri kontrol edeceklermiş. Bunun için, bir odanın ortasına masa koyup, masanın üzerine yağ sürmüşler. Sırayla delilere birer ampul vemişler. Delilerden, masaya çıkarak verdikleri ampulü tavandaki boş olan ampul yuvasına takmalarını istemişler.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Nasreddin Hoca bir gün Konya’ya gider. Konya sokakalarında dolaşmaya başlar.
Dolaşırken adamın biri Hocayı durdurur ve sorar :
─ Pardon Hoca efendi !
─ Bugün ayın kaçı ?
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Bir gece Nasreddin Hoca ile hanımı uyurlarken evlerine hırsız girer.
Hırsızın yaptığı tıkırtıyla Hoca uyanır.
Nasreddin Hoca hiç fark ettirmeden, sessizce hırsızı izlemiş.
Hırsız evde bulduğu eşyaları bir çuvala doldurmuş.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Temel'in mahalledeki tüm esnaflara borcu vardır. Bakkal, manav, fırın, kasap hatta mahalle berberine bile borçludur. Parasızlıktan bunalan Temel piyango bileti alır. Biletine büyük ikramiye çıkar ve bir anda mahallenin en zengin insanı olur.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Nasreddin Hocayı bir köye, Cuma namazında vaaz vermesi için davet ederler.
Kararlaştırılan gün köye gelen Hoca köylülere :
─ Bir kese altın verirseniz konuşurum, yoksa döner giderim.
Der.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Taksicilikte ilk günü olan şoförün taksisine binen müşteri şoföre bir şey sormak için hafifçe omzuna dokunur. Omzuna dokunulmasıyla şoför bir çığlık atıp, direksiyonun kontrolünü kaybeder ve kaldırıma çıkıp, bir vitrinin önünde arabayı durdurur.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Kadının biri, dekoratörlüğün ne olduğunu, dekoratörlerin ne iş yaptığını bilmiyormuş.
Öğrenmek için bir arkadaşına sormuş.
Arkadaşı da ona bildiği kadarıyla anlatmış :
─ Canım, bunu bilmeyecek ne var ?
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Tımarhanenin birinde bir deli, eline kağıt kalem almış bir şeyler yazıyormuş.
Bunu gören tımarhane doktorlarından birisi delinin ne yazdığını merak etmiş.
Doktor, deliye sormuş :
─ Kolay gelsin, ne yazıyorsun ?
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Köyün delisi minareye çıkmış, aşağıya atlayacakmış.
Bunu gören köy halkı köyün delisini ikna etmeye çalışmış.
Sana ev alırız, araba alırız diye kandırmaya çalışmışlar olmamış.
Bir türlü aşağı inmesi için ikna edememiş kimse.
Bakmışlar bu böyle olmayacak, delinin dilinden deli anlar deyip komşu köyün delisini getirmeye karar vermişler.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Yaşlı bir kadın, ağzını ve dilini doktora muayene ettirir.
Doktor, muayenesini bitirdikten sonra teşhisini açıklar :
─ Hanımefendi, sizin diliniz paslanmış.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Nasreddin Hoca pazarda yumurta satmaya başlamış. Fakat tanesini on paraya aldığı yumurtayı, tanesi dokuz paradan satıyormuş. Nasreddin Hocanın dostları, neden Hocanın zarar ettiği halde yumurta sattığını merak etmişler.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Nasreddin Hoca bir komşusundan borç almış. Bir türlü parayı denkleştirip borcunu ödeyememiş. Alacaklısı Hocanın kapısını aşındırmaya başlamış. Derken yine bir gün alacaklısı Hocanın kapısını çalarak, kendisine olan borcunu ödemesini istemiş.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Nasreddin Hocanın hazırcevaplığını duyan üç bilge Hocayı test etmek istemişler. Uzun yollar katedip önce Akşehir'i sonra da Nasreddin Hocayı bulmuşlar. Hocaya kafalarında bazı sorular olduğunu, bu soruları kendisine sormak istediklerini söylemişler. Nasreddin Hoca da bilgeleri kırmamış fakat üçünün de sadece birer soru sorabileğini söylemiş.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Kadın doğum uzmanı bir doktor, yaptığı işten sıkılmış. Yıllardır doğum yaptıran kadın doğum uzmanına, artık doktorluk sıkıcı geliyormuş. Sonunda işini değiştirerek motor tamircisi olmaya karar vermiş.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Delinin biri tımarhanenin bahçesinde el arabasını ters çevirmiş, sürmeye uğraşıyormuş.
Bunu gören tımarhane doktorlarından birisi deliyi uyarmış :
─ O araba öyle sürülmez.
─ Düzeltsene arabayı.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Bir gün Nasreddin Hocanın köyünde Subaşının eşeği kaybolmuş. Eşek Subaşının olunca, bulunması için herkes seferber olup, eşeği aramaya başlamış. Köylülerle birlikte Hoca da eşeği aramaya koyulmuş.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Bir gün adamın biri Nasreddin Hocaya sormuş :
─ Hocam kaç yaşındasın ?
Nasreddin Hoca cevap vermiş :
─ 40 yaşındayım.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Genç bir adam evlenmeye karar vermiş. Annesiyle, evleneceği kişinin anlaşıp anlaşamayacağını öğrenmek için ufak bir test yapmak istemiş. Evlilik kararını açıklamak ve aklından geçen testi yapabilmek için hemen annesinin yanına gitmiş.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Adamın biri fakirleri sevmezmiş.
Tüm fakirlerden kurtulmak için bir plan yapmış.
Yardım paketleri hazırlatmış ve paketlerin içine konulan eşyalara, yiyeceklere zehir sürdürmüş ; dokunanlar ve yiyenler zehirlensin diye.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Nasreddin Hoca bir gün elinde bir kap dolusu yoğurtla gölün kıyısına gider. Yoğurt kabının içinden çıkardığı kaşıkla başlamış yoğurdu kaşık kaşık göle boşaltmaya. Bir taraftan yoğurdu boşaltırken bir taraftan da kaşıkla iyice karıştırıyormuş.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Bir gün Nasreddin Hoca eşeğini alıp aışveriş yapmak için kasabaya gitmiş. Aldıklarını kocaman bir çuvalın içine yerleştirmiş. Çuvalı da sırtına alıp eşeğine binerek tekrar köyünün yolunu tutmuş.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Temel, akşam olunca evine gitmiş.
Bakmış ki karısı Fadime evde yok.
Beklemiş, beklemiş, bir saat sonra Fadime eve gelmiş.
Temel, merakından Fadime'ye sormuş :
─ Bir saattir seni bekleyrum.
─ Neredeydun Fadime ?
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Temel ile Dursun av partileri düzenleyen özel bir firmayla anlaşarak geyik avına gitmişler.
Firma, kendilerini deniz uçağıyla bir krater gölüne indirip göl kıyısına bırakacak, dağlarda avlandıktan sonra tekrar göl kıyısından alarak geldikleri yere geri götürecekmiş.
Uçakla uzun bir yolculuk yaparak av yapacakları yere varmışlar.
Pilot, deniz uçağıyla krater gölüne inerek göl kıyısına yanaşmış.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Temel'in çocuğu sokakta ders çalışıyormuş.
Bunu gören komşusu Temel'e sormuş :
─ Ula temel, senin çocuk niye sokakta ders çalışayi
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Amerika’da yaşayan Dursun, memleketi Trabzon'a telefon açar ve arkadaşı Temel’i yanına çağırır :
─ Ula Temel ha puraya gelursen aç kalmazsun.
─ Sadece yerdeki paraları toplasan o bile yeter sana.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Nasreddin Hocanın, aldığı eşyaları geri getirmeyen bir komşusu varmış.
Bir gün bu komşusu Nasreddin Hocanın kapısını çalmış.
Hoca kapıyı açınca komşusu ona :
─ Bizim hanım çamaşır asacaktı, evde bir türlü çamaşır ipini bulamadık !
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Adamın birisi bir şey danışmak için doktora gider ve ona sorar :
─ Doktor bey, galiba karımda işitme kaybı başladı.
─ Ne yapabiliriz acaba ?
Doktor cevap verir :
─ Eve gittiğinizde, karınızın arkasında, biraz uzakta durun.
─ Normal bir sesle ona bir soru sorun.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Bir kalp doktorunun arabası bozulmuş ve tamire götürmüş.
Motor ustası arabasının motor kaputunu açıp bir süre arabanın motoruna doğru bakmış.
Daha sonra kalp doktoruna dönerek :
─ Size bir şey soracağım.
─ Siz insanın kalbini tamir ediyorsunuz, bense arabanın kalbini yani motorunu tamir ediyorum.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Temel'in karısı Fadime vefat etmiş.
Cenaze namazı kılınmış.
Cemaat tabutu sırtlamış.
Defnetmek için taşımaya başlamışlar.
Tam camiiden cenazeyi çıkartacakları sırada tabut camiinin kapısına çarpmış.
Tabuttan bir inilti duyulmuş.
Hemen sırtlarından indirerek tabutu açmışlar.
Bir de bakmışlar vefat ettiğini sandıkları Fadime yaşıyor.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Adamın biri sabahleyin işine biraz geç kalmış.
İş yerine gittiğinde yüzü, gözü kapkaraymış.
Sanki kömür madenlerinde çalışan işçilerin yüzü gibiymiş.
Adamın yüzündeki kara lekeyi gören arkadaşlarından biri dayanamayarak sormuş :
─ Arkadaşım, yüzünün bu hali ne ?
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Delinin biri, bulunduğu kaldırımdan karşı taraftaki kaldırıma geçip, rastladığı bir adama sormuş :
─ Affedersiniz, karşı kaldırım nerede acaba ?
Adam bu soru karşısında şaşırmış ama yine de karşı taraftaki kaldırımı göstererek :
─ Karşı kaldırım işte orada.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Tarih öğretmeni bir öğrencisine sormuş :
─ Söyle bakalım, Kartaca Savaşını kim yaptı ?
Çocuk öğretmenine cevap verir :
─ Valla billâ ben yapmadım hocam.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Bir gün bir felsefe profesörü, elinde birkaç kutu ve büyükçe bir kavanozla derse gelir.
Ders başladığında, önüne kavanozu alır ve ağzına kadar tenis topları ile doldurur.
Sonra da öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar.
Öğrenciler hep bir ağızdan kavanozun dolduğunu söyler.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Bir gün yaşlı bir adam, sperm testi yaptırmak için doktora gider.
Doktor adama bir kavanoz verir ve :
─ Bunu doldurup yarın bana getirin.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Bir kaynananın, üç damadı varmış.
Damatlarının kendisini sevip sevmediğini test etmek istemiş.
Damatlarını sırayla yanına alıp, deniz kenarında bir yere tatile götürmüş.
İlk olarak büyük damadını götürmüş.
Büyük damadı sahilde güneşlenirken denize girip boğulma taklidi yapmaya başlamış.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Bir kaynananın, üç tane gelini bir tane de kızı varmış.
Günün birinde gelinlerinden bir bardak su istemiş.
Gelinler su getirmemek için bahane üretmeye başlamışlar.
Önce en büyük gelin konuşmuş :
─ Anneciğim, sana su getirmeyi çok isterdim ama çocuğumu uyutmam lazım.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Eski arkadaş olan ve uzun süredir birbiriyle görüşemeyen iki kadın yolda karşılaşmışlar. Birbirlerine hal hatır sorup bir süre sohbet etmişler. Konu konuyu açmış ve sıra çocuklara gelmiş.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Adamın birinin evinde yangın çıkmış. Komşuları hemen yanan evin etrafında toplanmış. Toplanmış toplanmasına ama yardım etmek yerine olayı seyretmeye başlamışlar. Adam bakmış kimseden fayda yok, yanan evdeki ailesini tek başına kurtarmaya başlamış.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Yeni evlenen gelinle, kaynanası karşılıklı oturmuşlar.
Birbirini tanımak için konuşmaya başlamışlar.
Kaynana :
─ Kızım sen daha yenisin, birbirimizin huyusunu suyunu oturup konuşalım.
─ Böylece birbirimizi daha iyi tanırız.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Nasreddin Hocanın hanımı bir gün misafirlerine bolca pilav pişirmek ister.
Pilavı pişirebilmesi için büyük bir kazan lazımdır ama evlerinde büyük bir kazan yoktur.
Durumu hemen Nasreddin Hocaya söyler.
Hoca da komşusuna gider ve komşusundan büyük bir kazan ister.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Adamın biri kendini darı sanıyormuş. Bir tavuk gördüğü zaman, tavuğun kendini yiyeceğini sanıp hemen kaçıyormuş. Adamı tımarhaneye yatırmışlar. Uzun bir süre tımarhanede tedavi görmüş.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Nasreddin Hoca günün birinde dostlarıyla sohbet ederken, hiç tanımadığı bir adam yanına gelir.
Adamın elinde bir mektup vardır.
Elindeki mektubu Hocaya uzatarak sorar :
─ Hocam, bu mektubu bana okuyabilir misin ?
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Kadının birisi iki kulağı da yanmış bir vaziyette doktora gitmiş.
Doktor merakla sormuş :
─ Ne oldu sizin kulaklarınıza ?
Kadın cevap vermiş :
─ Tam ütü yaptığım sırada telefon çaldı.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Bir köylünün samanlığında yangın çıkar.
Köy ahalisi samanlığın içinde bir adam olduğunu fark eder.
Yangını el birliğiyle södürdükten sonra, adamı ağır yaralı olarak apar topar hastaneye götürürler.
Hastanede bulunan doktor, adamı muayene etikten sonra bir de röntgen çekilmesini ister.
Çekilen röntgeni incelediğinde adamın her tarafında kırıklar olduğunu görür.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Adamın biri evinin merdivenlerinden çıkarken ayağı kayarak düşüp, bacağını dört yerinden kırmış.
Hemen hastaneye götürmüşler ve doktor bacağını boydan boya alçıya almış.
Alçıya aldıktan sonra adama sıkı sıkı tembih etmiş :
─ Beyefendi, bundan sonra daha dikkatli olun ve alçınız çıkartılana kadar merdivenlerden inip çıkmayın.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
İki deli, bulundukları tımarhaneden kaçmaya karar vermiş.
Gece olup herkes uykuya dalınca tımarhanenin duvarından atlamışlar.
Duvarın arkasındaki arazide bulunan otların arasında sürünerek ilerlerken, bir bekçi otlardan gelen hışırtıyı duymuş.
Bekçi, sesin geldiği yöne doğru bağırmış :
─ Kim var orada ?
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Bilim insanları içkilerin etkilerini araştırmak için üç fare üzerinde deney yapmışlar.
Birinci fareye bira verirler.
Fare birayı içtikten sonra hoplayıp zıplamaya başlamış.
Hoplayıp zıplarken bir taraftanda bağırıyormuş :
─ Önümüze gelene depik atarız.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Temel bir gün parmağını camla keser.
Telaşlanarak civarda yeni kurulan aile hekimliğine gider.
İçeri girince karşısına iki kapı çıkar.
Birinde HASTALIKLAR diğerinde YARALANMALAR yazmaktadır.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Bir gün bir ormana maliyeciler gelir.
Bunu gören tilki koşarak ormandan kaçmaya başlar.
Koşarken, yolda kaplumbağa ile karşılaşır.
Kaplumbağa tilkinin acelesini görünce merakla sorar :
─ Hayrola tilki kardeş ne bu acelen ?
─ Nereye gidiyorsun ?
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Bir gün Nasreddin Hoca pazara gitmek için yola çıkmış.
Pazara giden Nasreddin Hocayı gören çocuklar, hemen Hocanın etrafında toplanmış.
Çocuklardan birisi Hocaya :
─ Hoca, bana düdük al !
Diyerek düdüğün parasını uzatmış.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Anadolu Selçuklu Sultanı, Nasreddin Hocanın şaka yapmayı ve kendisine şaka yapılmasını sevdiğini bildiği için, Hocaya şaka yapmaya karar vermiş. Nasreddin Hoca için bir ziyafet hazırlatıp Hocayı Konya’ya davet etmiş. Hoca da Sultanı kırmayıp davetini kabul etmiş.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Bir tımarhanede çalışan doktorlardan birisi, tımarhanede uzun süredir tedavi gören üç delinin iyileştiğini düşünüyormuş. İyileştiklerinden emin olmak için onları test etmeye karar vermiş.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Bir ressam, resimlerini sergileyen galeri sahibine, sergide resimlerinin ilgi görüp görmediğini sorar.
Galeri sahibi şöyle cevap verir :
─ Sana bir iyi bir de kötü haberim var.
─ İyi haber şu, bir beyefendi senin resimlerini inceledi ve sen öldükten sonra bu resimlerin değerlenip değerlenmeyeceğini sordu.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Temel Almanya'da yıllarca çalışır ve biriktirdiği paralarla son model bir Mercedes alır.
Araba piyasaya yeni çıkmıştır ve özel garantilidir.
─ Bir yıl içerisinde en ufak bir arızada getirin yenisini verelim.
Derler Temel'e.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Nasreddin Hocanın iki arkadaşı arasında anlaşmazlık çıkmış.
Birbiriyle münakaşa edip küsüşmüşler.
Önce arkadaşlarından biri gelerek Hocaya derdini anlatmış.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Dursun yolda giderken arkadaşı Temel ile karşılaşır.
Bir de bakar, Temel sevinçten havalara uçuyor.
Dursun, merak ederek Temel'e sorar :
─ Ne oldi Temel ?
─ Pek sevinçlisun bugün.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Temel, bir penguen bulmuş.
Elinde penguenle gezerken bir taraftan da ben bu havyani ne yapacağum diye kara kara düşünüyormuş.
Karşısına arkadaşı Dursun çıkmış.
Dursun, elinde penguenle gezen Temel'i görünce merakla sormuş :
─ Ula Temel, ha bu elundeki nedur ?
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Tımarhanenin birinde deliler çok gürültü yapıyormuş.
Can sıkıntısından bağrışıp duruyorlarmış.
Gürültüden kafası şişen tımarhane müdürü, doktorların yanına giderek sormuş :
─ Tımarhanemizdeki deliler çok gürültü yapıyor.
─ Bunları susturmanın bir yolu yok mu ?
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Günün birinde Nasreddin Hocanın canı sıcacık bir tarhana çorbası çeker.
Mutfağa gidip tencerelerin kapaklarını tek tek açıp bakar, hiçbirinde tarhana çorbası yoktur.
Nasreddin Hoca da dumanı üstünde tüten, kokusu etrafa yayılan, lezzetli bir tarhana çorbası hayal etmeye başlar.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Yakın köylerden birinde oturan ve Nasreddin Hocanın arkadaşı olan bir adam, Nasreddin Hocayı ziyaret eder. Adam gelirken yanında, Hocaya hediye olarak bir tavuk getirir. Hoca da konuğunu güzel bir şekilde ağırlar. Getirdiği tavuğu pişittirip pilav ile birlikte ikram eder.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Temel ile Dursun, promosyonlu 1 litrelik meşrubatlardan birer tane alırlar.
Meşrubatların kapaklarının altında yazılan hediyeler verilmektedir.
İlk önce Temel açar meşrubatının kapağını.
Kapakta TEKRAR DENEYİNİZ yazmaktadır.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Bir gün iki deli, bulundukları tımarhaneden kaçmaya karar vermişler.
Tımarhanenin bahçesinde kafa kafaya verip, kaçmak için plan yapmışlar.
Delinin biri, diğer deliye şöyle demiş :
─ Ben burada kalıp gözcülük yapacağım.
─ Sen de git bahçenin arkasındaki duvara bak.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Ülkenin tanınmış genç avukatlarından biri, yaban kazı avı zamanı, tüfeğini alıp avlanmaya çıkmış.
Uçarken görmüş kazı.
Hemen nişan alıp ateş etmiş.
Kuş döne döne inmeye başlamış yere.
Etrafı çitle çevirili bir araziye düşüvermiş sonunda.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Adamın biri sürekli öksürüyormuş.
Bakmış öksürüğü hiç kesilmiyor, doktora giderek muayene olmuş.
Doktor muayene ettikten sonra reçetesine antibiyotikle birlikte öksürük şurubu yazmış.
Doktor, reçeteyi yazdıktan sonra adama anlatmış :
─ Yazdığım ilaçları düzenli olarak kullanacaksınız.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Yaşlı bir kadın muayene olmak için doktora gider.
Doktor kendisinden şikayetini anlatmasını ister.
Yaşlı kadın anlatmaya başlar :
─ Doktor bey, gaz sorunum var, karnımda hafif ağrı yapıyor fakat çok fazla şikayetçi değilim.
─ Çünkü gaz çıkardığımda, ses ya da kötü bir koku çıkmıyor.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Nasreddin Hoca bir gün, çağrıldığı ziyafete eski kıyafetleriyle gitmiş. Hiç kimse Hocaya ilgi göstermemiş, buyur bile etmemiş. Herkes, allı pullu kıyafet giyenlere hürmet gösterip karşısında el pençe divan duruyormuş. Bu duruma Hocanın canı çok sıkılmış. Hemen evine gidip yeni aldığı kürkünü giymiş.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Temel bir gün, Karayolları Müdürlüğünde işe başlamış. Görevi de yollarda bulunan yol çizgilerini boyamakmış. Temel'e çizgileri boyaması için boya ve fırça vermişler. Temel çizgileri boyamaya başlamış.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Kadının birisi kilolarından şikayetçiymiş.
Bir türlü zayıflayamıyormuş.
Kilolarından kurtulabilmek için doktora gitmiş.
Doktor şikayetini sorunca başlamış anlatmaya :
─ Son zamanlarda çok fazla kilo aldım.
─ Kaç defa diyetisyene gittim ama boğazıma hakim olamadığım için verilen diyetleri uygulayamadım.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Temel, Dursun ve İdris zengin olma hevesiyle Amerika'ya giderler. Amerika sokaklarında dolaşırken bir ilan görürler. İlanda vahşi batıda kızılderili getirene, getirdiği kızılderili başına 5000 $ ödül verileceği yazmaktadır.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••
Delileri uçağa bindirmişler, bir şehirden başka bir şehre götürüyorlarmış. Deliler uçakta giderken çok fazla gürültü yapmaya başlamışlar. Sonunda uçağın pilotu dayanamamış ve uçağı ikinci pilota teslim ederek, neden bu kadar gürültü olduğunu anlamak için yolcu kabinine gitmiş.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••